İletişim bilimini tanımlayan William James ve arkadaşları iletişimin tanımını şöyle yapmıştır; “İletişim iki insan birbirini algıladığı anda başlar.”. İleti ise sadece göndericinin alıcıya mesajını ulaştırmasıdır. Yaşadığımız 21. yüzyıl dünyasında insanlar arasında iletişim ve iletinin kaçınılmaz olduğu artık kesin.
Her gün karşılaştığımız onlarca insanla, birbirimizi tanımasak bile karşıdakini algıladığımız andan itibaren onun giyim-kuşamından, ten renginden, konuşmasından, hareketlerinden anlamlar çıkarırız; bu süreç karşı taraf için de geçerlidir.
Yaşadığımız çağ gereği gün boyunca birçok soyut ve somut nesne kullanıyoruz, görüyoruz. Kullandığımız nesneler bize onu üreten insan veya insanların zihinleri hakkında ipucu veriyor. Örneğin bazen kendimizi zorla satın almak zorundaymışız gibi hissederiz. Öte yandan bazen bu nesnenin tam da ihtiyacımız için uygun olduğunu düşünüp mutlu hissederiz.
Çevremizde gördüğümüz nesneler bize toplumumuz hakkında genel bir bilgi veriyor. Bir şehrin mimarisi, geleneksel giysileri o şehirde yaşayan insanlar hakkında çok önemli ipuçları vermektedir.
Böyle bir dünyada yaşadığımız halde hayatınızda ‘keşke’leriniz mi var? Örneğin;
“Keşke çocuğumla daha çok zaman geçirseydim!”
“Keşke vicdanımın sesini dinleseydim!”
“Dilim tutulsaydı da söylemeseydim!” mi diyorsunuz?
Bir öğretmen olarak kendi öğrencilik döneminde yaşadığınız çok katı öğretmen - öğrenci ilişkisini öğrencilerinizin yaşamasını istemiyor ancak bu iletişimi nasıl sağlayacağınızı bilmiyor musunuz?
Bir kurum görevlisi olarak vatandaşlara nasıl daha yakın olmayı istiyor musunuz?
İletişiminiz konusunda bilincinizi donatmak adına sevgili psikolog Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun kaleminden çıkan İletişim Donanımları (ISBN:978-975-14-0886-0)’nı okumanızı tavsiye ederim.
Sağlıcakla kalın…
Comments